Son dönemlerde zaman eskisine göre daha hızlı akar ve yeni teknolojiler, kavramlar hayatımıza girer oldu. Kripto paralar ve blockchain gibi kavramları daha sık duymaya hatta kullanmaya başladık. Ancak yeni yatırım alanlarına yönelirken ne kadar güvende olduğumuzu bilmek gerekir. Geçmiş yıllarda internet suçları konusunda bilgi verirken şimdi kripto paralara ilişkin müvekkillerimizi ne kadar koruyabiliriz diye düşünmeye başladık.
Ekonomik hayata bireysel yatırım aracı olarak giren kripto paralara ilişkin ülkelerin genel tutumu “bekle ve gör” şeklindedir. Bu yüzden bizim ülkemiz de dahil olmak üzere birçok ülkede genel düzenlemeler yapılmamıştır. Bu düzenlemelerin yapılamamasının diğer bir sebebi de kripto paraların bir ülkenin egemenliği altında olmamasıdır. Sanal bir sistem üzerine kayıtlı, bir ülkenin denetiminde olmayan ve günden güne işlem hacmi artan bu ekonomik alana hükümetler, bireylerin riskleri yönünden değil kendi vergi kayıplarının olup olmaması yönünden bakmaktadır. Bu sebeple bireylerin neyin içine girdiğini bilmesi gerekir.
Bir yatırım yaparken öncelikle elinizdeki belgenin hukuken ne anlama geldiğini bilmek gerekir. Gayrimenkul alırken size bir tapu senedi verilir. Tüm ülkede geçerli olan bu belge ile o taşınmazın size ait olduğu herkes tarafından kabul edilir. İstediğiniz zaman satar, kiralar ve hatta teminat göstererek kredi alabilirsiniz. Aynı şekilde bankadaki mevduatlarınız merkezi bir sistem üzerine kayıtlıdır ve bu kayıtlar devlet tarafından denetlenir. Hatta belli bir miktara kadar devlet güvencesi altındadır. Yine altın ya da gümüş elle tutulabilir bir ekonomik değerdir.
2021 yılında çıkarılan Ödemelerde Kripto Varlıklarının Kullanılmamasına dair yönetmelikteki düzenlemelere baktığımızda kripto varlıkların para ve ödeme aracı olarak kullanılması yasaklanmıştır. Görüldüğü üzere kripto paraların nasıl kullanılacağı değil kullanılamayacağı konusunda düzenleme yapılmış, bireylerin zarar görmemesi değil vergi kayıplarının önüne geçilmesi esas alınmıştır.
Ülkemizdeki bu mevzuat boşluğu yatırımcıların çok büyük zararlar görmesine sebep olmaktadır. Nitekim yakın zamanda yaklaşık 400.000 üyesi olan kripto para borsası yöneticilerinin şirket hesabında bulunan kripto paraları alarak yurtdışına kaçmasının ardından mağduriyetlerin ne kadar ağır olacağı ortaya çıkmıştır. Bu olayda maddi olarak zarara uğrayan üyelerin avukatları zararları karşılığında borçlu şirketin kripto para hesabına haciz kararı aldırmıştır. Diğer taraftan firma yetkilileri Türkiye'deki kripto para borsalarının SPK mevzuatına tabi aracı kurum ya da BDDK mevzuatına tabi banka veya finans kuruluşu olarak adlandırılamayacağı için mevzuat yokluğundan ihbarnamenin iptalinin gerektiği öne sürmüş ancak mahkeme bu tür paraların da emtia ve menkul kıymetler kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bir çeşit dijital döviz veya sanal para olarak kabul edildiği, dolayısıyla haczedilebileceği gerekçesi ile şikayetin reddine dair karar vermiştir. Üyeler haciz kararı aldırsa da hesaplardaki paraların ne kadarının kaç tanesinin zararını gidereceği belli değildir. Haciz kararını ilk aldıran üye diğer üyelerden önce zararını giderirken hesapta para kalmaması halinde geç karar aldıran üyeler hiçbir şey alamayacaktır. Görüldüğü üzere mevzuat eksikliği bir kriz anında ilk olarak üyeleri mağdur etmekte hatta kripto para borsa şirketlerinin ilk sığındıkları liman olmaktadır.
Sonuçta bireylerin ekonomik kaygıları olduğu sürece bu yeni ve karlı yatırım araçları tercih edilecektir. Ancak ülkelerin bir an önce bireylerin korunması için gerekli düzenlemeleri yapması gerekir. Özellikle kripto para borsa şirketlerinin belli sermayenin üzerinde, belli teminatları verebilecek şirketler olarak faaliyet gösterebilmesi şarttır. Son olarak bireyler kripto paraya yatırım yaparken hukuken zayıf olduğunu bilmeli ve tüm yumurtaları aynı sepete koymamalıdır.